MEHMET ARİF DEMİRER: "SAVAŞ ORTAMINDA ACİLEN İHTİYAÇ DUYDUĞUMUZ BİR KAVRAM CUMHURİYETÇİ DEMOKRAT TÜRKİYE"
SAVAŞ ORTAMINDA ACİLEN İHTİYAÇ DUYDUĞUMUZ BİR KAVRAM
CUMHURİYETÇİ DEMOKRAT TÜRKİYE
ANAYURT Gazetesi
"Mehmet Arif Demirer"
CUMHURİYETÇİ DEMOKRAT TÜRKİYE
ANAYURT Gazetesi
"Mehmet Arif Demirer"
17 Nisan 2018
ATATATÜRK, Onuncu Yıl Nutkunda on yılda çok büyük işler yapıldığını, bunların en büyüğünün Türkiye Cumhuriyeti olduğunu söylemiş ve bu başarının birlik ve beraberlik içinde sağlandığını vurgulamıştı.,
1933 yılında Türkiye laik bir Cumhuriyetti. Türk Milleti, Osmanlı’dan kalma yoksulluktan henüz kurtulamamıştı ama birlik ve beraberlik içinde olmaktan mutlu idi.
On beşinci yılda başarılan işlere yenileri eklenmiş, Türkiye tarımda kendi kendine yeterli bir konuma gelmiş, demir-çelik sanayiini kurmak üzere ilk adımı atmış, 18 Eylül 1938 tarihinde çok uygun koşullarda sağladığı bir kredi ile dört yılda gerçekleştirilecek kapsamlı bir ekonomik kalkınma planını Anadolu Ajansı ile ilan etmişti: 4 Senelik 3 Numaralı Plan.
İkinci Dünya Savaşı yangınına bulaşmayan Türkiye, savaş sonrası ortaya çıkan Soğuk Savaşın çok önemli bir aktörü olarak bu yeni savaş ile oluşan iki kutuptan biri olan Batı demokrasilerinin yanında yer almış ve 1952’de NATO üyesi de olduktan sonra bir yanda ekonomisini öte yanda silahlı kuvvetlerini güçlendirmek için çalışmış ve başarılı olmuştur.
27 Mayıs, 12 Mart ve 12 Eylül askeri darbeleri Türkiye'nin hem ekonomik hem de demokratik gelişmesini çok olumsuz etkilemişlerdir.
2000’li yıllara girerken ülke ekonomisi krizin eşiğinde idi. Demokratik rejim de 12 Eylül (1980) darbesi soncunda oluşan bölünmüşlüğün çok olumsuz etkileri altında ezilmişti.
İşte böyle bir ortamda yapılan 2002 seçimlerinde % 10 seçim barajı sayesinde % 36 oy ile tek başına iktidar olan AKP, özellikle 2011 yılından sonra Türkiye’yi çok radikal bir şekilde değiştirmeye başladı.
16 Nisan Referandumu bu değişikliğin en önemli dönemeci oldu ve rejim değişti. 2019 seçimlerinden sonra tam anlamı ile yürürlüğe girecek yeni rejim ile 23 Nisan 1920’de kapılarını açarak Cumhuriyet’in tüm laik yasalarını hazırlayan, tartışan ve kabul eden TBMM artık eski siyasi gücüne sahip olamayacak. Yetkilerinin çoğu Cumhurbaşkanında toplanmış olacak.
Bugün laik rejime inanmadığı gizlemeyen, ATATÜRK döneminin, Abdülhamit dönemine kıyasla bir duraklamasüreci olduğunu söyleyen bir TBMM Başkanımız, “Bizim için her meselede yegane referans Kuran-ı Kerimdir” diyen bir Cumhurbaşkanımız var.
Böyle olunca Onuncu Yılın birlik beraberlik ortamı yerine 49 – 51 olarak yaşadığımız bir milli bölünmüşlük var.
İçerideki durum böyle, iç açıcı olmaktan çok uzak, iken etrafımızda da şimdilik Suriye bataklığında sınırlı gibi ancak her an çok daha geniş bir coğrafyaya sıçrama ihtimali bulunan Sıcak Savaş yaşanıyor. Akla gelebilecek her türlü terör faaliyeti de bu dramatik tablonun tuzu biberi, ya da Acı Sosu.
Ne yapmalı? Ne yapılabilir?
Bu soruların cevaplarını bulmak hiç de kolay değil. Osmanlı Devleti’nin 100 yıl önce yaşadığı çöküşten 95 yıl önce Türkiye Cumhuriyeti’ni yaratarak kurtulan bu millet, bugün bu bölünmüşlükle laik rejimin tamamen çökmesini,bugünkü bölünmüşlüğü yenerek,bunun için de Cumhuriyet ve Demokrasi ilkelerine sımsıkı yapışarak, önleyebilir.
İşte bu nedenle Cumhuriyetçi Demokrat bir Türkiye hedefinde buluşmamız gerekmektedir.
23 Nisan Kutlamaları için “Sponsor arayın” talimatı gerçek ise verenleri içtenlikle kınıyorum.
ATATATÜRK, Onuncu Yıl Nutkunda on yılda çok büyük işler yapıldığını, bunların en büyüğünün Türkiye Cumhuriyeti olduğunu söylemiş ve bu başarının birlik ve beraberlik içinde sağlandığını vurgulamıştı.,
1933 yılında Türkiye laik bir Cumhuriyetti. Türk Milleti, Osmanlı’dan kalma yoksulluktan henüz kurtulamamıştı ama birlik ve beraberlik içinde olmaktan mutlu idi.
On beşinci yılda başarılan işlere yenileri eklenmiş, Türkiye tarımda kendi kendine yeterli bir konuma gelmiş, demir-çelik sanayiini kurmak üzere ilk adımı atmış, 18 Eylül 1938 tarihinde çok uygun koşullarda sağladığı bir kredi ile dört yılda gerçekleştirilecek kapsamlı bir ekonomik kalkınma planını Anadolu Ajansı ile ilan etmişti: 4 Senelik 3 Numaralı Plan.
İkinci Dünya Savaşı yangınına bulaşmayan Türkiye, savaş sonrası ortaya çıkan Soğuk Savaşın çok önemli bir aktörü olarak bu yeni savaş ile oluşan iki kutuptan biri olan Batı demokrasilerinin yanında yer almış ve 1952’de NATO üyesi de olduktan sonra bir yanda ekonomisini öte yanda silahlı kuvvetlerini güçlendirmek için çalışmış ve başarılı olmuştur.
27 Mayıs, 12 Mart ve 12 Eylül askeri darbeleri Türkiye'nin hem ekonomik hem de demokratik gelişmesini çok olumsuz etkilemişlerdir.
2000’li yıllara girerken ülke ekonomisi krizin eşiğinde idi. Demokratik rejim de 12 Eylül (1980) darbesi soncunda oluşan bölünmüşlüğün çok olumsuz etkileri altında ezilmişti.
İşte böyle bir ortamda yapılan 2002 seçimlerinde % 10 seçim barajı sayesinde % 36 oy ile tek başına iktidar olan AKP, özellikle 2011 yılından sonra Türkiye’yi çok radikal bir şekilde değiştirmeye başladı.
16 Nisan Referandumu bu değişikliğin en önemli dönemeci oldu ve rejim değişti. 2019 seçimlerinden sonra tam anlamı ile yürürlüğe girecek yeni rejim ile 23 Nisan 1920’de kapılarını açarak Cumhuriyet’in tüm laik yasalarını hazırlayan, tartışan ve kabul eden TBMM artık eski siyasi gücüne sahip olamayacak. Yetkilerinin çoğu Cumhurbaşkanında toplanmış olacak.
Bugün laik rejime inanmadığı gizlemeyen, ATATÜRK döneminin, Abdülhamit dönemine kıyasla bir duraklamasüreci olduğunu söyleyen bir TBMM Başkanımız, “Bizim için her meselede yegane referans Kuran-ı Kerimdir” diyen bir Cumhurbaşkanımız var.
Böyle olunca Onuncu Yılın birlik beraberlik ortamı yerine 49 – 51 olarak yaşadığımız bir milli bölünmüşlük var.
İçerideki durum böyle, iç açıcı olmaktan çok uzak, iken etrafımızda da şimdilik Suriye bataklığında sınırlı gibi ancak her an çok daha geniş bir coğrafyaya sıçrama ihtimali bulunan Sıcak Savaş yaşanıyor. Akla gelebilecek her türlü terör faaliyeti de bu dramatik tablonun tuzu biberi, ya da Acı Sosu.
Ne yapmalı? Ne yapılabilir?
Bu soruların cevaplarını bulmak hiç de kolay değil. Osmanlı Devleti’nin 100 yıl önce yaşadığı çöküşten 95 yıl önce Türkiye Cumhuriyeti’ni yaratarak kurtulan bu millet, bugün bu bölünmüşlükle laik rejimin tamamen çökmesini,bugünkü bölünmüşlüğü yenerek,bunun için de Cumhuriyet ve Demokrasi ilkelerine sımsıkı yapışarak, önleyebilir.
İşte bu nedenle Cumhuriyetçi Demokrat bir Türkiye hedefinde buluşmamız gerekmektedir.
23 Nisan Kutlamaları için “Sponsor arayın” talimatı gerçek ise verenleri içtenlikle kınıyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder